10 Ekim 2010 Pazar

Yasaksız Sabahlar...

            Saat 7'ye geliyor  ve ben hala uyuyorum bunu nasıl başardım bilmiyorum ama yine geç kaldım meymenetsiz kursa.Bir duş 30 saniyelik bir makyaj ve işte tamamdır hazırım. Arabamın olmasını çocuğu olmasını isteyen anneler gibi istediğim anlardan birindeyeyim. Dolmuşa binmek, işte sevdiğim! maratona başlıyorum. Büfe önünden geçerken gayri ihtiyari kafa çevirme ve gülle atma işte orada gazetem. Koşarken gazete okunamıyor bunu yine tecrübe ettim. Galiba hafıza kaybı var her sabah deletliyorum..  Haber orada boynunu bükmüş bana bakıyor bile bende büktüm boynumu oturmam lazım şimdilik kesişelim seninle...Kafamı meşgul eden habere gelelim , aman bu yazıyı yazıyorum diye kafamın dışında laikliğe karşı gelme şeriat isteme!  simgesi olan başörtüsü olduğunu sanmayın, rahat uyuyun öyle bir derdim yok ki olursa haber veririm bi ara eve gelir gereğini yaparsınız...
                 Haber çok enteresan CHP lideri Sayın Kılııçdaroğlu türbanı biz çözeriz demiş.. Etkilenmemek mümkün değil, geçmiştende ders alan ben bir temkinli yaklaşım reaksiyonu gösterdim elbet. Haberi okuduğum kurulan yuvarlak cümleler ve kendi içindeki çelişkisi, tarih tekerrürden ibarettir lafını beynime kazımaktan öteye gidemedi. Aklıma birden Ahmet Hakan'ın CNNTÜRK'teki Tarafsız Bölge programını getirdi. Orada da güzel! çözümler sunan Kılıçdaroğlu beni şaşırtmamıştı. Programı  hatırlatmakta fayda var sanırım . Programa , Metehan Demir, Utku Çakırözer, Nuri Elibol, Sema Ecer gibi nevi şahısna münhasır gazeteciler Kılıçdaroğluna soruyor Kılıçdaroğlu'da elinden geldiğince cevaplamaya çalışıyordu. Konu Ahmet Hakan'ın manevrasıyla din özgürlüğünden türbana gelince film koptu. Verilen cevaplar o kadar yetersizdi ki sanki karşılarında koskoca ana muhalefet partisi başkanı değilde sokaktan bir kemalist çevirmişlerde onu dinliyorlarmış gibi olduk. Hem ben hemde oradaki gazeteciler. Hatta Nuri Bey'in ısrarla peki çözüm nedir sorularına verilen cevaplara Ahmet Hakan bile bölgesinin tarafsızlığını bozarak dahil oldu ve olay bambaşka yöne doğru gitti. Çok sayın Kılıçdaroğlu ne buyurdular: Siyaset elini çekerse bu iş kendiliğinden çözülür..Peki siyasiler anayasa mahkemesi tarafından verilmiş olan kararı ve bulunan yasaları düzeltip değiştirmeden, yasaklar kalkmadan nasıl çözülür? Sorum havada kaldı elbet. 2. cevabı dahada komikti zira: Onlar zaten ilerde başlarını açarlar... Yahu hepsi başını açsa bile bir kişi bile kalsa sen o vatandaşının kişisel ve dini haklarına saygı gösterip sahip çıkmak zorundasın. Baş açarlar umuduyla çözüm mü olur? 3. cevabı ve en çok takıldığım nokta: Zaten böyle bir sorun yok ,bak anayasama mahkemesi kararını verdi ve artık ses çıkmıyor.. Evet işte beklediğim ve özlediğim CHP zihniyeti aynı kemalist, aynı statükocu, aynı itthatcı kafa...Sayın Kılıçdaaroğlu bilmiyorki işte tamda bu noktada siyasilerin devreye girip o mahkeme kararını değiştirip sayısız gençlerin elinden alınan okuma hakkını geri vermeleri lazım.Ben cevaplara şaşırdım kaldım. Ben ve orada bulunanlar çünkü  ben umudumu kesmişken gazeteciler ısrarla peki ama çözüm nedir? diyorlardı.
             Çok saygıdeğer insanlar tehlikenin farkında mısınız?  Devlet demokrat olabilir,devlet çağdaş olabilir, devlet laik olabilir bunlar prensipleri olabilir ama topluma empoze edemez topluma yön veremez. Bir kişinin bile farklılığına sahip çıkmak zorundadır. Dilinin farklılığına,kıyafetinin ayrılığına. Sahip çıkıp tanıyarak saygı duymak zorundadır. Kızlar okula diyerek politika edinmiş insanların kızların başındaki 1 metrelik parçanın devletin baş politikası olan laikliği kırabileceğini yada cumhuriyeti yıkabileceğini nasıl düşünür? Başlarındaki örtüyü çıkarttıklarındaki o hakareti,sahipsizliği,dışlanmışlığı kim hangi politikayla açıklayabilir?. Dini inancı nedeniyle başına taktığı örtüyü çıkartmak istemediği için doktor olamayan Sude'nin içindeki burukluğu hangi siyaset sahiplenebilir? Sakın bana onlar siyasi simge için takıyor nanesini okumayın! Nereden biliyorsunuz? Başların bir gösterge varda oradan mı okuyorsunuz? Küpe taktığı için saçını uzattığı için haç taktığı için üniversitede baskıya uğrayan ne kadar genç varsa ve bunlara yapılan ne kadar haksızlığın daniskasıysa işte buda bir o kadar aşşağlık bir politikadır. Yok saçının 4/1 ni kahverengiye boyayıp, 4/2sini sarıya çalarak geri kalanını kapatarak girebilir politikası çözüm değildir efendiler! Üniversiteye girerken kimse benim karamel saçıma karışıp, giydiğim elbisenin kısalığına laf söyelemeye cesaret edemez.. Umarım mesaj alınmıştır. Artık bırakın bizi bize kendi halimize merak etmeyin farklı dille, 1 metrelik renkli renkli eşarpla cumhuriyet yıkılmaz. Asıl verilen ve tanınan özgürlükler insanların devletine ve cumhuriyetine, sevgisini ve inancını besler. İnsanları küstürmek ve devletekarşı inançsız etmek istemeyen her partinin bu yollardan geçmek zorunda olduğunuda belirterek noktayı koymuş olayım... Herkese aydınlık ve daha demokratik günler...

3 Ekim 2010 Pazar

Hafiften Söyleşi


       Yıllar boyu yazıyordum ama başkalarıyla sohbet ediyormuşcasına yazmak fikri aklıma hiç gelmemişti.Arkadaşımın ve gördüğüm zaman elimin ayağımın titremesine engel olamadan adımı unutacağım bir köşe yazarının tavsiyesi ile yazmaya karar verdim. O bana aynen şöyle demişti'virüs varsa seni bırakmaz, yazmadan duramazsın'. O virüs sanırım en sevdiğim şey oldu. Artık burdan herhafta yazma fırsatı bulacağım. Umarım beni buradan takip eder.Hoşgeldim...Yazılarım siyasi olacak isteyen istediğini yorumlayabilir ki bu benim pekde umursadığım birşey değil bunlar benim fikirlerim, herkezle aynı olması beklenemez aksi sıkıcı olurdu zira...
 Referanduma bir eksen kayması yapalım şimdi. 1960 anaysasıyla ülke gündemine ve anayasasına giren referandumun 2010'da insanları kutuplaştırabiliceğini kim bilebilirdi ki? Halkı çeşitli dilimlere ve görüşlere bölen ve bölünen bu sert kutupları görünce mazoşistçe bir zevk alan sözüm ona bazıları uzun süredir oyunlarına çomak sokulduğundan paslandıklarını hissedip yine oyuna kendilerini dahil etmeyi başarmışlardı. İşte yine çanlar onlar için çalıyordu. Hemen yüksek yargıyı devreye sokmaları lazımdı ki bu yaptıkları şeydi olağan bir durum üzerine fazlaca yorulmadılar kendiliğinden geldi. Yargının, askerin emrine amade kemalistler hemen taraflarını seçtiler.Onlar için çalışan medya zaten hazırdı işte ilk kutup kuruldu diğer sularda yollarını bulurdu elbette.Bulduda zira. Ama bir farkla artık insanlar isyanın son haddini yaşıyordu, solcu-sağcı,alevi-sünni,türk-kürt ayrımının yemeğini çoktandır yiyorlardı ısıtılıp ısıtılıp önlerine gelen yemek ekşimişti artık. Sokağa çıktığında kürt manavından alışverişini yapan Hayriye Teyze var, alevi arkadaşıyla halı saha maçı yapan Mehmet var, üniversitede en yakın arkadaşı sağcı olan Ulaş var..Peki halk böyle sınırlarını kaldırmışken aradığı sadece demokrat bir topluluk saygılı bir evrenken sözüm ona bazılarının amaçları hala ne olabilir? Neyi nerde kutuplaştırmaya çalışıyor olabilirler? En önemlisi bundan zevk almak onların  yeni değil, eskiden beri gelen faşizanlık mı idi ?
       Halk kararını verdi  Hayriye Teyzeler,Mehmetler,Ulaşlar... Bunlar istediklerini sandıkta anlattılar. Daha demokratik ve daha sınırsız insanca yaşam istediklerini.Solcusu sağcısı, alevisi sünnisi, türkü kürdü Ak Parti'ye oy vermedi Referanduma 'evet' dedi hatta bazıları 'yetmez ama evet' dedi. %42 nin anlamadığı ise şuydu Bu Ak Parti'ye güven oyu değildi, bu hükümet partisinin seçimi değildi.Yada ana muhalefet partisinin ısrarcı olduğu üzere kadrolaşma amacıyla yapılmış bir taslak düzenlemesi hiç değildi. Hangi maddelere karşı cıktığını bilmeyen 'hayır'cıların sadece dillerine pelesenk olmuş bir şey vardı :aş,iş,ekmek.. Hey kendimi bir anda 70'li yılların Yılmaz Güney filminde hissettim. Noluyoruz yahu Malatyada ki kayısı üreticilerinin kayısıları için düzenlenmiyor bu paket, tabi onlarıda kapsıyor ama inan kayısılar için değil. Yıllarca kendini sol parti olarak tanımlayan ama dünyanın hiç bir yerinde sosyalist kavramına girmeyen CHP şimdide 70 li yıllardan dem vurmaya başlamıştı.Yılmaz güneyin emekçiye olan tavrını şimdi o, antalya,izmir ve istanbulun zengin sınıfına sesleniyordu. Hala yanlış yollardaydı. Hala yüzünü  anadolulu halktan çevirmiş bir CHP karşımızdaydı. Kürt sorununa hiç değinmeyen sadece yuvarlak cümleler kuran, Dersim katliamının o zaman olması gerektiğini savunan,başörtülü kızların saçlarını şöyle bağlarlarsa giremezler bizim istediğimiz gibi bağlarlarsa girebilirler diyen bir CHP.Hala devletçi hala kemalist hala zorbacı CHP. Değişen dünyaya ısrarla karşı duran ve bunuda solcu kisvesine bürünerek solculugu sofrasındaki rakıyla plajdaki mayosuyla eş tutan bir kitleye seslenen CHP. Olmaz yiğidim aslanım bu düzende sende bende değişmek zorundayız. Demokrat olmaya direnenleri bu halk elbet gerisin geriye tarihe gömecektir. Aydınlık günler herkese...