Saat 7'ye geliyor ve ben hala uyuyorum bunu nasıl başardım bilmiyorum ama yine geç kaldım meymenetsiz kursa.Bir duş 30 saniyelik bir makyaj ve işte tamamdır hazırım. Arabamın olmasını çocuğu olmasını isteyen anneler gibi istediğim anlardan birindeyeyim. Dolmuşa binmek, işte sevdiğim! maratona başlıyorum. Büfe önünden geçerken gayri ihtiyari kafa çevirme ve gülle atma işte orada gazetem. Koşarken gazete okunamıyor bunu yine tecrübe ettim. Galiba hafıza kaybı var her sabah deletliyorum.. Haber orada boynunu bükmüş bana bakıyor bile bende büktüm boynumu oturmam lazım şimdilik kesişelim seninle...Kafamı meşgul eden habere gelelim , aman bu yazıyı yazıyorum diye kafamın dışında laikliğe karşı gelme şeriat isteme! simgesi olan başörtüsü olduğunu sanmayın, rahat uyuyun öyle bir derdim yok ki olursa haber veririm bi ara eve gelir gereğini yaparsınız...
Haber çok enteresan CHP lideri Sayın Kılııçdaroğlu türbanı biz çözeriz demiş.. Etkilenmemek mümkün değil, geçmiştende ders alan ben bir temkinli yaklaşım reaksiyonu gösterdim elbet. Haberi okuduğum kurulan yuvarlak cümleler ve kendi içindeki çelişkisi, tarih tekerrürden ibarettir lafını beynime kazımaktan öteye gidemedi. Aklıma birden Ahmet Hakan'ın CNNTÜRK'teki Tarafsız Bölge programını getirdi. Orada da güzel! çözümler sunan Kılıçdaroğlu beni şaşırtmamıştı. Programı hatırlatmakta fayda var sanırım . Programa , Metehan Demir, Utku Çakırözer, Nuri Elibol, Sema Ecer gibi nevi şahısna münhasır gazeteciler Kılıçdaroğluna soruyor Kılıçdaroğlu'da elinden geldiğince cevaplamaya çalışıyordu. Konu Ahmet Hakan'ın manevrasıyla din özgürlüğünden türbana gelince film koptu. Verilen cevaplar o kadar yetersizdi ki sanki karşılarında koskoca ana muhalefet partisi başkanı değilde sokaktan bir kemalist çevirmişlerde onu dinliyorlarmış gibi olduk. Hem ben hemde oradaki gazeteciler. Hatta Nuri Bey'in ısrarla peki çözüm nedir sorularına verilen cevaplara Ahmet Hakan bile bölgesinin tarafsızlığını bozarak dahil oldu ve olay bambaşka yöne doğru gitti. Çok sayın Kılıçdaroğlu ne buyurdular: Siyaset elini çekerse bu iş kendiliğinden çözülür..Peki siyasiler anayasa mahkemesi tarafından verilmiş olan kararı ve bulunan yasaları düzeltip değiştirmeden, yasaklar kalkmadan nasıl çözülür? Sorum havada kaldı elbet. 2. cevabı dahada komikti zira: Onlar zaten ilerde başlarını açarlar... Yahu hepsi başını açsa bile bir kişi bile kalsa sen o vatandaşının kişisel ve dini haklarına saygı gösterip sahip çıkmak zorundasın. Baş açarlar umuduyla çözüm mü olur? 3. cevabı ve en çok takıldığım nokta: Zaten böyle bir sorun yok ,bak anayasama mahkemesi kararını verdi ve artık ses çıkmıyor.. Evet işte beklediğim ve özlediğim CHP zihniyeti aynı kemalist, aynı statükocu, aynı itthatcı kafa...Sayın Kılıçdaaroğlu bilmiyorki işte tamda bu noktada siyasilerin devreye girip o mahkeme kararını değiştirip sayısız gençlerin elinden alınan okuma hakkını geri vermeleri lazım.Ben cevaplara şaşırdım kaldım. Ben ve orada bulunanlar çünkü ben umudumu kesmişken gazeteciler ısrarla peki ama çözüm nedir? diyorlardı.
Çok saygıdeğer insanlar tehlikenin farkında mısınız? Devlet demokrat olabilir,devlet çağdaş olabilir, devlet laik olabilir bunlar prensipleri olabilir ama topluma empoze edemez topluma yön veremez. Bir kişinin bile farklılığına sahip çıkmak zorundadır. Dilinin farklılığına,kıyafetinin ayrılığına. Sahip çıkıp tanıyarak saygı duymak zorundadır. Kızlar okula diyerek politika edinmiş insanların kızların başındaki 1 metrelik parçanın devletin baş politikası olan laikliği kırabileceğini yada cumhuriyeti yıkabileceğini nasıl düşünür? Başlarındaki örtüyü çıkarttıklarındaki o hakareti,sahipsizliği,dışlanmışlığı kim hangi politikayla açıklayabilir?. Dini inancı nedeniyle başına taktığı örtüyü çıkartmak istemediği için doktor olamayan Sude'nin içindeki burukluğu hangi siyaset sahiplenebilir? Sakın bana onlar siyasi simge için takıyor nanesini okumayın! Nereden biliyorsunuz? Başların bir gösterge varda oradan mı okuyorsunuz? Küpe taktığı için saçını uzattığı için haç taktığı için üniversitede baskıya uğrayan ne kadar genç varsa ve bunlara yapılan ne kadar haksızlığın daniskasıysa işte buda bir o kadar aşşağlık bir politikadır. Yok saçının 4/1 ni kahverengiye boyayıp, 4/2sini sarıya çalarak geri kalanını kapatarak girebilir politikası çözüm değildir efendiler! Üniversiteye girerken kimse benim karamel saçıma karışıp, giydiğim elbisenin kısalığına laf söyelemeye cesaret edemez.. Umarım mesaj alınmıştır. Artık bırakın bizi bize kendi halimize merak etmeyin farklı dille, 1 metrelik renkli renkli eşarpla cumhuriyet yıkılmaz. Asıl verilen ve tanınan özgürlükler insanların devletine ve cumhuriyetine, sevgisini ve inancını besler. İnsanları küstürmek ve devletekarşı inançsız etmek istemeyen her partinin bu yollardan geçmek zorunda olduğunuda belirterek noktayı koymuş olayım... Herkese aydınlık ve daha demokratik günler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder